Aci haber 1.bolum
Kar yagiyordu. Her yer bembeyazdi. Dişarida şiddetli bir firtina vardi. Goz gozu gormuyordu. Butun agaclarin dallari siddetli firtinadan dolayi sallaniyordu. Hava cok soguktu. Okulun camlarini buz kaplamisti.
Ogretmen sinifa girdiginde ogrencileri selamlarken yuzunde huzunlu bir ifade vardi:
-Gunaydin cocuklar... Oturabilirsiniz...
Ayni huzunlu hava ogretmenin ses tonundan da hissediliyordu. Bu durum ogrencileri sasirtmisti. Cunku ogretmenleri cok neseli bir insandi. Sinifa girdikten sonra birkac espiri yapmadan, ogrencilerle sakalasmadan asla derse baslamazdi. Belli ki onu etkileyen cok onemli bir sey olmustu. On sirada ogrencilerden biri parmak kaldirarak soz hakki istedi:
-Ozur dilerim, ogretmenim! Derse baslamadan once size bir soru sorabilir miyim?
Ogretmen kisik bir sesle "Elbette" dedi.
-Ogretmenim, diye soze basladi ogrenci:
-Bugun sizi birazuzgun goruyoruz. Bunu bizimle paylasmak ister misiniz?
Sinifta buyuk bir sessizlik oldu. Butun ogrenciler buyuk bir merakla ogretmenlerine bakti. Birkac saniye sonra ogretmen cevap verdi:
-Evet cocuklar! Size kotu bir haberimiz var. Ataturk cok hasta. Haberi bu sabah, okula gelmeden once gazeteden okudum.
Butun ogrenciler ogretmenlerinin bu aciklamasindan sonra cok uzulduler. Siniftaki herkes sustu.
-Doktorlari durumunun ciddi oldugunu soyluyorlar, diye devam etti ogretmen.
-Bununla birlikte, acilarini gidermek icin ellerinden gelen her seyi yapiyorlar.
Kotu haberi dinlerken ogrencilerin kalpleri Ataturk sevgisiyle doldu. Ogrenciler, bu talihsiz habere cok uzulduler. O sirada ogrencilerden biri aglamaya basladi. Herkes basini ona dogru cevirdi.
Aglayan ogrencinin adi Hakan'di. Hakan 14 yasinda, sari sacli, mavi gozlu bir ogrenciydi. Bu ozellikleriyle cevresindekilere Ataturk'u hatirlatiyordu. Babasi yillar once olmustu. Ailesi cok fakirdi. Okul saatleri disinda cobanlik yaparak ailesinin gecimine katkida bulunuyordu. Herkes tarafindan bilinen bir gercek vardi: "hakan'in butun okul masraflarini karsilayan Ataturk'ten baskasi degildi."
Hakan; Ataturk'le, onun Sivas'a yaptigi bir yurt gezisinde karsilasmisti. O gunlerde Hakan, dokuz yasinda cobanlik yapan bir cocuktu. Ataturk koyleri dolasirken yol kenarindaki bahcelerden birinde onunla karsilasti. Hakan bahcede koyun otlatiyordu.
Ataturk ona:
-Okula gidiyor musun, diye sordu.
-Hayir, efendim. Babm oldugu icin calismak zorundayim. Gecinebilmemiz icin calismam gerekiyor, dedi.
-Fakat senin yasindaki bir cocugun su anda okulda olmasi gerekmez mi? Okula gitmek istemez misin?
-Elbette isterim, efendim.
-Oyleyse, ben de sana ve ailene yardim edeceim. Yalniz bana, cok caliskan va basarili bir ogrenci olacagina soz vereceksin.
-Soz veriyorum, efendim! diye cevap verdi. Hakan heyecanli bir sesle!
Birden, hayallerini bir ses boldu: Bu, ogretmenin sesiydi:
-Ataturk'un senin icin onemli oldugunu biliyoruz. Fakat su anda senin yapman gereken en onemli sey derslerinde basarili olmandir.
-Elbette, ogretmenim... Haklisiniz... dedi, gozyaslarini silerek...
Dersler bittikten ve butun ogrenciler siniftan ciktiktan sonra Hakan sinifta tek basina kalmisti.
Ogretmeni:
-Ne oldu Hakan? Neyin var, diye sordu.
Hakan soze nereden baslayacigini bilmiyordu. Sonra birden sozcukler dudaklarindan dokuluverdi.
-Ogretmenim! Gidip, Ataturk'u ziyaret etmek istiyorum! Ataturk bana karsi o kadar sefkatli ve o kadar comert davrandi ki ona cok sey borcluyum, diye icini doktu.
-Neler hissetdigini cok iyi anliyorum Hakn dedi ogretmeni.
Yanina yaklasarak sirtini sivazladi:
-Eminim, bu ulkenin butun insanlari, Ataturk'e duyulan bu guzel duygularini paylasacaktir. Her seyden onemlisi o, Turkiye'nin ve Turkiye Cumhuriyeti'nin kurucusudur. Bununla birlikte goruyorum ki senin Ataturk'e olan vefa borcun, kisisel olmaktan daha ileri bir noktada. Bu yuzden, Ataturk'u ziyaretvetmene izin verecegim. Ama ziyaretten, doner donmez, derslerine daha cok calisacaksin.
Hakan, ogretmeninin bu sozlerine cok sevindi. Ataturk'u ziyaret etmesine izin verilmisti.
Kosarak evine gitti ve bu haberi annesine ulastirdi. Ataturk'u gorecegini dusundikce, sabirsizligi bir kat daha artiyordu.
Ogretmen sinifa girdiginde ogrencileri selamlarken yuzunde huzunlu bir ifade vardi:
-Gunaydin cocuklar... Oturabilirsiniz...
Ayni huzunlu hava ogretmenin ses tonundan da hissediliyordu. Bu durum ogrencileri sasirtmisti. Cunku ogretmenleri cok neseli bir insandi. Sinifa girdikten sonra birkac espiri yapmadan, ogrencilerle sakalasmadan asla derse baslamazdi. Belli ki onu etkileyen cok onemli bir sey olmustu. On sirada ogrencilerden biri parmak kaldirarak soz hakki istedi:
-Ozur dilerim, ogretmenim! Derse baslamadan once size bir soru sorabilir miyim?
Ogretmen kisik bir sesle "Elbette" dedi.
-Ogretmenim, diye soze basladi ogrenci:
-Bugun sizi birazuzgun goruyoruz. Bunu bizimle paylasmak ister misiniz?
Sinifta buyuk bir sessizlik oldu. Butun ogrenciler buyuk bir merakla ogretmenlerine bakti. Birkac saniye sonra ogretmen cevap verdi:
-Evet cocuklar! Size kotu bir haberimiz var. Ataturk cok hasta. Haberi bu sabah, okula gelmeden once gazeteden okudum.
Butun ogrenciler ogretmenlerinin bu aciklamasindan sonra cok uzulduler. Siniftaki herkes sustu.
-Doktorlari durumunun ciddi oldugunu soyluyorlar, diye devam etti ogretmen.
-Bununla birlikte, acilarini gidermek icin ellerinden gelen her seyi yapiyorlar.
Kotu haberi dinlerken ogrencilerin kalpleri Ataturk sevgisiyle doldu. Ogrenciler, bu talihsiz habere cok uzulduler. O sirada ogrencilerden biri aglamaya basladi. Herkes basini ona dogru cevirdi.
Aglayan ogrencinin adi Hakan'di. Hakan 14 yasinda, sari sacli, mavi gozlu bir ogrenciydi. Bu ozellikleriyle cevresindekilere Ataturk'u hatirlatiyordu. Babasi yillar once olmustu. Ailesi cok fakirdi. Okul saatleri disinda cobanlik yaparak ailesinin gecimine katkida bulunuyordu. Herkes tarafindan bilinen bir gercek vardi: "hakan'in butun okul masraflarini karsilayan Ataturk'ten baskasi degildi."
Hakan; Ataturk'le, onun Sivas'a yaptigi bir yurt gezisinde karsilasmisti. O gunlerde Hakan, dokuz yasinda cobanlik yapan bir cocuktu. Ataturk koyleri dolasirken yol kenarindaki bahcelerden birinde onunla karsilasti. Hakan bahcede koyun otlatiyordu.
Ataturk ona:
-Okula gidiyor musun, diye sordu.
-Hayir, efendim. Babm oldugu icin calismak zorundayim. Gecinebilmemiz icin calismam gerekiyor, dedi.
-Fakat senin yasindaki bir cocugun su anda okulda olmasi gerekmez mi? Okula gitmek istemez misin?
-Elbette isterim, efendim.
-Oyleyse, ben de sana ve ailene yardim edeceim. Yalniz bana, cok caliskan va basarili bir ogrenci olacagina soz vereceksin.
-Soz veriyorum, efendim! diye cevap verdi. Hakan heyecanli bir sesle!
Birden, hayallerini bir ses boldu: Bu, ogretmenin sesiydi:
-Ataturk'un senin icin onemli oldugunu biliyoruz. Fakat su anda senin yapman gereken en onemli sey derslerinde basarili olmandir.
-Elbette, ogretmenim... Haklisiniz... dedi, gozyaslarini silerek...
Dersler bittikten ve butun ogrenciler siniftan ciktiktan sonra Hakan sinifta tek basina kalmisti.
Ogretmeni:
-Ne oldu Hakan? Neyin var, diye sordu.
Hakan soze nereden baslayacigini bilmiyordu. Sonra birden sozcukler dudaklarindan dokuluverdi.
-Ogretmenim! Gidip, Ataturk'u ziyaret etmek istiyorum! Ataturk bana karsi o kadar sefkatli ve o kadar comert davrandi ki ona cok sey borcluyum, diye icini doktu.
-Neler hissetdigini cok iyi anliyorum Hakn dedi ogretmeni.
Yanina yaklasarak sirtini sivazladi:
-Eminim, bu ulkenin butun insanlari, Ataturk'e duyulan bu guzel duygularini paylasacaktir. Her seyden onemlisi o, Turkiye'nin ve Turkiye Cumhuriyeti'nin kurucusudur. Bununla birlikte goruyorum ki senin Ataturk'e olan vefa borcun, kisisel olmaktan daha ileri bir noktada. Bu yuzden, Ataturk'u ziyaretvetmene izin verecegim. Ama ziyaretten, doner donmez, derslerine daha cok calisacaksin.
Hakan, ogretmeninin bu sozlerine cok sevindi. Ataturk'u ziyaret etmesine izin verilmisti.
Kosarak evine gitti ve bu haberi annesine ulastirdi. Ataturk'u gorecegini dusundikce, sabirsizligi bir kat daha artiyordu.
2комментария
Чтобы оставить комментарий, необходимо на сайте.