Aci haber 2.bolum
Tren istasyondaydi. Istasyon, Hakan'i ugurlamaya gelenlerle dolup tasmisti. Hakan, kendisini ugurlamaya gelenlerle birer birer vedalasarak trene dogru yaklasmaya basladi. Kalabaligin en arkasinda annesi vardi.
Hakan saygiyla egilerek annesinin elini optu. Sonra dogrulup, annesine sarildi. Annesinin gozleri yasarmisti.
Hakan:
-Lutfen aglama anne, dedi.
-Goz acip kapayincaya kadar gider gelirim. Ustelik benim adima sevinmen lazim. Cunku; yurdumuzda dusmandan kurtaran, Ulu Onder Ataturk'u gormeye gidiyorum.
Annesi gozyaslarini silerek:
-Tamam, oglum. Selamlarimizi, dualarimizi Ataturk'e ilet, dedi.
Hakan basamaklari cikarak vagonlardan birine girdi. Kompartimanina gecerek pencereden annesine ve dostlarina el salladi. Cok gecmeden duduk sesi duyuldu ve tren hareket etmeya basladi. Az sonra da istasyonu terk etti.
Hakan'in kompartimaninda uc kisi daha vardi. Adamlardan ikisi gencti. Konusmalarindan yakin arkadas olduklari anlasiliyordu. Diger ucuncu kisi ise altmis yaslarinda gorunuyordu. Hakan, yerine gecerken ilgiyle adami izliyordu. Adam:
-Nereye gidiyorsunuz oglum, diye nazikce sordu
Hakan:
-Istanbul'a gidiyorum, efendim diye cevap verdi.
Yasli adam:
-Nicin? Orada akrabalarin mi var, dedi.
Hakan:
-Istanbul'da oturan bir amcam var; ama aslinda ben Ataturk'u ziyaret etmeye gidiyorum, dedi.
Yasli adam:
-Beni bagislayin, dedi. Kendimi tanitmayi unuttum. Adim Cemil Yuce. Ben bir doktorum diye kendini tanitarak elini Hakan'a uzatti.
Hakan hurmetle yasli adamin elini sikarak:
-Tanistigimiza memnun oldum. Benim adim da Hakan Gul.
Yasli adam ceketinin cebinden piposunu cikardi. Diger cebinden de yavas hareketlerle tabakasini aldi ve bir tutam tutunle piposunu doldurdu.
-Demek, Ataturk'u gormeye gidiyorsun. Peki, onu iyi taniyor musun?
-Onunla sadece bir kez karsilastim, dedi. O benim hayatimi degistirdi...
-Seyy... dedi doktor. Ataturk'le biz eski arkadasiz. Savasin en karanlik doneminde onunla beraberdik. Tabi ki Ataturk, butun cephelerin kahramaniydi.
Ataturk'un en yakin silah arkadalarindan biriyle sohbet etmenin heyecaniyla, Hakan'in adeta dili tutuldu. Ne diyecegini bilemiyordu. Bir yandan da yasli adamin konusmasina devam etmesini istiyordu. Sonunda heyecanini yendi ve konusmaya basladi:
-Ataturk hakkinda bircok kitap okudum. Okulda ogretmenimiz onun hakkinda bircok sey anlatti. Buna ragmen, ben hala onu iyi tanidigimi zannetmiyorum.
-Benim sevgili yavrum; Ataturk gibi buyuk bir dehayi anlatmak icin, bazen sozcukler bile yetersiz kalir. Ben bircok deneyimimi onunla paylastim. Onun tecrubelerinden cok faydalandim. Butun bunlara ragmen onu yeterince taniyamadigimi dusunuyordum. Gercekten kendi kendime onu iyi taniyip taniyamadigimi merak etmisimdir. O mukemmel bir insandir.
-Luten efendim! Ataturk'ten soz eder misiniz? diye atildi Hakan. Onun daha iyi tanimak istiyorum. Belki sizin hatiralariniz, onu daha iyi tanimaya yardimci olacaktir.
-Doktor Ýüce! Piposunu yakti. Bir iki nefes cektikten sonra, rahatca koltuguna yaslanarak anlatmaya devam etti.
-Boyle gonul dolusu bir istegi geri ceviremem!
Bu arada; kompartimandaki diger iki yolcu da konusmayi birakmislar, Hakan ile doktor arasinda gecen diyalogu dinliyorlardi. Yasli adam anilarini anlatmaya basladi:
Once onu daha iyi anlamaya calisalim: Ataturk kimdir? Cesur bir asker mi? Siyasi ve askeri bir deha mi? Akilli bir dusunur mu? Isin gercegi Ataturk butun bu sifatlari, kendi sahsinda toplamistir.
Doktor, piposundan bir iki nefes daha cektikten sonra konusmasina devam etti.
-Ataturk gercekten cesur bir komutandi. Cephelerde askerlerine cesaret vermek icin en on saflarda savasirdi. Canakkale savasi'nda, Ariburnu cephesinde sartlar cok agirdi. Cephanemiz tukendigi icin geri cekilmemiz gerekiyordu. Buna ragmen Ataturk'un bagimsizlik yolunda, hicbir engele tahammulu yoktu. Askerlerine "Sungu tak!" emrini verdi. Size "Savasmayi degil; olmeyi emrediyorum." dedi.
Askerler Ataturk'un emrine itaat ettiler. O gun biz orada dusmanla "olumune" savastik. Canakkale Savasi'nda, bircok degerli insanimizi kaybettik. Ama dusmanlari da geri puskurtmeyi basardik.
Hakan:
-Bu yuzden Ataturk korkusuzdu, diye ileri atildi. Ya bu savasta Ataturk hayatini kaybetseydi, Turk milleti onsuz ne yapardi?
Doktor:
-Bunu dusunmek bile istemiyorum, dedi. Onunla karsilastigin zaman, kendi gozlerinle onun gururlu ve kibirli bir insan olmadigini goreceksin. O Turk milletinin gururudur. O alcak gonullu, son derece sevecen bir insandir. Onda unlu bir insandan bekledegin "kendini buyuk gorme" duygusu yoktur.
Hakan:
-Herkes, Ataturk hakkinda konusuyor ve herkes onu anlatmak icin caba sarf ediyor. Benim merak ettigim bir konu var: Acaba Ataturk nasil gorunuyor?
Doktor:
-Guzel bir soru, dedi.
-Sana bazi tecrubelerimi anlatacagim. Bu tecrubelerimden sorunun cevabini bulabilirsin.
Hakan, doktorun sozlerini kacirmamak icin, oturdugu koltuktan biraz daha ileri kayarak can kulagiyla doktoru dinlemeye devam etti.
-Bir gun cumhuriyetin kurulusunun 12.yil donumunu kutlama hazirliklari yapiliyordu. Caddeler susleniyor, tanklar hazirlaniyor; duvarlara posterler, afisler, pankartlar asiliyordu. Bu afislerden iki tanesi Ataturk'un dikkatini cekti. Birincisini dikkatle okudu:
"Ulu Onder Ataturk! Turk milletinin icinden bir Mustafa Kemal cikmasi icin, asirlar gecti."
Ataturk, bu afisleri okuduktan sonra, cevresindeki gorevlilere hemen bunlarin indirilip uzerindeki yazilarin silinmesini emretti. Bu sozlerin yerine sunlarin yazilmasini istedi:
-"Ataturk bizden biri, icimizden biri!"
-Iste kucuk dostum, "Ataturk kendini nasil goruyor?" sorusunun cevabi bu olsa gerek. Yani Ataturk hicbir zaman kendisini milletinin ustunde gormedi. Tam tersine; kendisi gibi bir sahsiyetin yetismesinin, milletinin buyuklugunden kaynaklandigini dusundu hep.
Hakan:
-Cok guzel anlatiyorsunuz. Lutfen devam edin! Sizden Ataturk hakkida daha cok sey dinlemek istiyorum, dedi.
Doktor kompartimandaki diger iki adama bakti. Onlar da bu guzel sohbetin devam etmesini istiyorlardi.
Adamlardan biri:
-Bize, Ataturk'un sosyal adalet hakkindaki oruslerini antabilir misiniz, dedi. Cunku onun hakkinda cok az sey biliyoruz.
Diger iki yolcunun da bu sohbete katilmasi yasli adami oldukca memnun etmisti. Artik, Ataturk hakkinda daha istekli, daha etkili konusuyordu.
Cumhurbaskani olduktan hemen sonra; adaletli bir millet olusturmak, adalete dayali bir idare sekli kurmk icin caba sarf etti. Ona gore oncelikle adalete dayali bir sistem kurulmaliydi.
Bir keresinde, trenle yaptigimiz bir seyahet esnasinda Yesilkoy garindaydik. Hic kimse Ataturk'un trende oldugunu fark etmemisti. Kisa bir sure sonra konduktor, bilet kontolu icin kompartimanimiza gelmisti. Iceride birkac milletvekili ile birlikte Ataturk'u de gorunce hemen geri dondu ve cikip gitti. Ataturk konduktoru tekrar cagirtti. Ona: "gel ve gorevini yap. Neden bizlerin de biletlerini kontrol etmiyorsun?" dedi
Kondüktör; milletvekillerinin tren yolculugunu ucretsiz yaptiklarini soyleyince Ataturk cok sinirlendi:
-Insanlar arasinda ayrimcilik yapilmasini asla kabul edemem. Bu adaletsizliktir, dedi.
Vakit epeyce ilerlemisti. Hakan esnememek icin kendisini zor tutuyordu. Ataturk hakkinda daha fazla bili edinmek istiyordu. Ama yol yorgunlugu butun vucudunu sarsmisti. Bereket versin, yasli adam kucuk cocugun halinden anladi ve konusmasina ara verdi. Yasli adam:
-Ooo! Vakit neredeyse gece yarisi olmus. Kismetse sabah saat yedide Istanbul'da olacagiz. Biraz dinlensek iyi olur. Cunku yarin, senin icin cok yorucu bir gun olacak. Eminim Ataturk'un: "Saglam kafa, saglam vucutta bulunur." sozunu sana hatirlatmama gerek yoktur.
Birbirlerine "iyi geceler" dileginde bulunduktan sonra, uykuya daldilar. Artik lokomotifin sesinden ve raylardan cikan gurultuden baska hicbir ses duyulmuyordu. Hakan, Ataturk'le karsilasacagi icin cok sevincliydi. Uykusu kacmisti. Uyumakta zorluk cekiyordu. Bu gece kendisi icin cok uzun gececege benziyordu... Fakat cok gecmeden uykuya daldi. Artik trenin cikardigi butun gurultuler kendisine ninni gibi geliyordu. Kendisini sanki trenin bir parcasiymis gibi hissediyordu. Ertesi sabah, erken saatlerde, kompartimandaki uc adam ve Hakan, konduktor tarafindan uyandirildi.
-Son durak Istanbul! Lutfen acele edin! Tren istasyona girdi! Uyanin lutfen!
Dort yolcu cabucak toparlandi. Valizlerini alip vagonlari terk ettiler.
Disari ciktiklarinda, Doktor, Hakan'a dondu ve onunla vedalasti:
-Seninle tanismak, benim icin buyuk bir zevkti. Ataturk'u ziyaret ettiginde benim de iyi dileklerimi ve selamlarimi iletmeyi unutma!
-Memnuniyetle, diye cevap verdi Hakan.
Ben de size tesekkur etmek isterim, efendim. Hatiralarinizi bizimle paylastiniz. Sizden Ataturk hakkinda cok sey ogrendim.
Diger iki yolcu da ayni sekilde karsilik verdiler.
Hakan ve Doktor, trenden indikten sonra yanyana yurumeye devam ettiler.
Yasli adam:
-Az kalsin unutuyordum, diye atildi. Seni karsilamaya gelen bir kimse var mi?
-Amcam gelecek, efendim, dedi Hakan.
Dokor cebinden bir not defteri cikardi. Bir kagit yirtti ve adresini yazarak Hakan'a uzatti.
-Istanbul'dayken bir seye ihtiyacin olursa, lutfen beni aramaktan cekinme! Iste adresim! Iyi sanslar! Umarim Ataturk'le gorusursun.
Doktor, Hakan'a el sallayarak oradan uazklasti ve cok gecmeden kalabaliga karisti.
Hakan saygiyla egilerek annesinin elini optu. Sonra dogrulup, annesine sarildi. Annesinin gozleri yasarmisti.
Hakan:
-Lutfen aglama anne, dedi.
-Goz acip kapayincaya kadar gider gelirim. Ustelik benim adima sevinmen lazim. Cunku; yurdumuzda dusmandan kurtaran, Ulu Onder Ataturk'u gormeye gidiyorum.
Annesi gozyaslarini silerek:
-Tamam, oglum. Selamlarimizi, dualarimizi Ataturk'e ilet, dedi.
Hakan basamaklari cikarak vagonlardan birine girdi. Kompartimanina gecerek pencereden annesine ve dostlarina el salladi. Cok gecmeden duduk sesi duyuldu ve tren hareket etmeya basladi. Az sonra da istasyonu terk etti.
Hakan'in kompartimaninda uc kisi daha vardi. Adamlardan ikisi gencti. Konusmalarindan yakin arkadas olduklari anlasiliyordu. Diger ucuncu kisi ise altmis yaslarinda gorunuyordu. Hakan, yerine gecerken ilgiyle adami izliyordu. Adam:
-Nereye gidiyorsunuz oglum, diye nazikce sordu
Hakan:
-Istanbul'a gidiyorum, efendim diye cevap verdi.
Yasli adam:
-Nicin? Orada akrabalarin mi var, dedi.
Hakan:
-Istanbul'da oturan bir amcam var; ama aslinda ben Ataturk'u ziyaret etmeye gidiyorum, dedi.
Yasli adam:
-Beni bagislayin, dedi. Kendimi tanitmayi unuttum. Adim Cemil Yuce. Ben bir doktorum diye kendini tanitarak elini Hakan'a uzatti.
Hakan hurmetle yasli adamin elini sikarak:
-Tanistigimiza memnun oldum. Benim adim da Hakan Gul.
Yasli adam ceketinin cebinden piposunu cikardi. Diger cebinden de yavas hareketlerle tabakasini aldi ve bir tutam tutunle piposunu doldurdu.
-Demek, Ataturk'u gormeye gidiyorsun. Peki, onu iyi taniyor musun?
-Onunla sadece bir kez karsilastim, dedi. O benim hayatimi degistirdi...
-Seyy... dedi doktor. Ataturk'le biz eski arkadasiz. Savasin en karanlik doneminde onunla beraberdik. Tabi ki Ataturk, butun cephelerin kahramaniydi.
Ataturk'un en yakin silah arkadalarindan biriyle sohbet etmenin heyecaniyla, Hakan'in adeta dili tutuldu. Ne diyecegini bilemiyordu. Bir yandan da yasli adamin konusmasina devam etmesini istiyordu. Sonunda heyecanini yendi ve konusmaya basladi:
-Ataturk hakkinda bircok kitap okudum. Okulda ogretmenimiz onun hakkinda bircok sey anlatti. Buna ragmen, ben hala onu iyi tanidigimi zannetmiyorum.
-Benim sevgili yavrum; Ataturk gibi buyuk bir dehayi anlatmak icin, bazen sozcukler bile yetersiz kalir. Ben bircok deneyimimi onunla paylastim. Onun tecrubelerinden cok faydalandim. Butun bunlara ragmen onu yeterince taniyamadigimi dusunuyordum. Gercekten kendi kendime onu iyi taniyip taniyamadigimi merak etmisimdir. O mukemmel bir insandir.
-Luten efendim! Ataturk'ten soz eder misiniz? diye atildi Hakan. Onun daha iyi tanimak istiyorum. Belki sizin hatiralariniz, onu daha iyi tanimaya yardimci olacaktir.
-Doktor Ýüce! Piposunu yakti. Bir iki nefes cektikten sonra, rahatca koltuguna yaslanarak anlatmaya devam etti.
-Boyle gonul dolusu bir istegi geri ceviremem!
Bu arada; kompartimandaki diger iki yolcu da konusmayi birakmislar, Hakan ile doktor arasinda gecen diyalogu dinliyorlardi. Yasli adam anilarini anlatmaya basladi:
Once onu daha iyi anlamaya calisalim: Ataturk kimdir? Cesur bir asker mi? Siyasi ve askeri bir deha mi? Akilli bir dusunur mu? Isin gercegi Ataturk butun bu sifatlari, kendi sahsinda toplamistir.
Doktor, piposundan bir iki nefes daha cektikten sonra konusmasina devam etti.
-Ataturk gercekten cesur bir komutandi. Cephelerde askerlerine cesaret vermek icin en on saflarda savasirdi. Canakkale savasi'nda, Ariburnu cephesinde sartlar cok agirdi. Cephanemiz tukendigi icin geri cekilmemiz gerekiyordu. Buna ragmen Ataturk'un bagimsizlik yolunda, hicbir engele tahammulu yoktu. Askerlerine "Sungu tak!" emrini verdi. Size "Savasmayi degil; olmeyi emrediyorum." dedi.
Askerler Ataturk'un emrine itaat ettiler. O gun biz orada dusmanla "olumune" savastik. Canakkale Savasi'nda, bircok degerli insanimizi kaybettik. Ama dusmanlari da geri puskurtmeyi basardik.
Hakan:
-Bu yuzden Ataturk korkusuzdu, diye ileri atildi. Ya bu savasta Ataturk hayatini kaybetseydi, Turk milleti onsuz ne yapardi?
Doktor:
-Bunu dusunmek bile istemiyorum, dedi. Onunla karsilastigin zaman, kendi gozlerinle onun gururlu ve kibirli bir insan olmadigini goreceksin. O Turk milletinin gururudur. O alcak gonullu, son derece sevecen bir insandir. Onda unlu bir insandan bekledegin "kendini buyuk gorme" duygusu yoktur.
Hakan:
-Herkes, Ataturk hakkinda konusuyor ve herkes onu anlatmak icin caba sarf ediyor. Benim merak ettigim bir konu var: Acaba Ataturk nasil gorunuyor?
Doktor:
-Guzel bir soru, dedi.
-Sana bazi tecrubelerimi anlatacagim. Bu tecrubelerimden sorunun cevabini bulabilirsin.
Hakan, doktorun sozlerini kacirmamak icin, oturdugu koltuktan biraz daha ileri kayarak can kulagiyla doktoru dinlemeye devam etti.
-Bir gun cumhuriyetin kurulusunun 12.yil donumunu kutlama hazirliklari yapiliyordu. Caddeler susleniyor, tanklar hazirlaniyor; duvarlara posterler, afisler, pankartlar asiliyordu. Bu afislerden iki tanesi Ataturk'un dikkatini cekti. Birincisini dikkatle okudu:
"Ulu Onder Ataturk! Turk milletinin icinden bir Mustafa Kemal cikmasi icin, asirlar gecti."
Ataturk, bu afisleri okuduktan sonra, cevresindeki gorevlilere hemen bunlarin indirilip uzerindeki yazilarin silinmesini emretti. Bu sozlerin yerine sunlarin yazilmasini istedi:
-"Ataturk bizden biri, icimizden biri!"
-Iste kucuk dostum, "Ataturk kendini nasil goruyor?" sorusunun cevabi bu olsa gerek. Yani Ataturk hicbir zaman kendisini milletinin ustunde gormedi. Tam tersine; kendisi gibi bir sahsiyetin yetismesinin, milletinin buyuklugunden kaynaklandigini dusundu hep.
Hakan:
-Cok guzel anlatiyorsunuz. Lutfen devam edin! Sizden Ataturk hakkida daha cok sey dinlemek istiyorum, dedi.
Doktor kompartimandaki diger iki adama bakti. Onlar da bu guzel sohbetin devam etmesini istiyorlardi.
Adamlardan biri:
-Bize, Ataturk'un sosyal adalet hakkindaki oruslerini antabilir misiniz, dedi. Cunku onun hakkinda cok az sey biliyoruz.
Diger iki yolcunun da bu sohbete katilmasi yasli adami oldukca memnun etmisti. Artik, Ataturk hakkinda daha istekli, daha etkili konusuyordu.
Cumhurbaskani olduktan hemen sonra; adaletli bir millet olusturmak, adalete dayali bir idare sekli kurmk icin caba sarf etti. Ona gore oncelikle adalete dayali bir sistem kurulmaliydi.
Bir keresinde, trenle yaptigimiz bir seyahet esnasinda Yesilkoy garindaydik. Hic kimse Ataturk'un trende oldugunu fark etmemisti. Kisa bir sure sonra konduktor, bilet kontolu icin kompartimanimiza gelmisti. Iceride birkac milletvekili ile birlikte Ataturk'u de gorunce hemen geri dondu ve cikip gitti. Ataturk konduktoru tekrar cagirtti. Ona: "gel ve gorevini yap. Neden bizlerin de biletlerini kontrol etmiyorsun?" dedi
Kondüktör; milletvekillerinin tren yolculugunu ucretsiz yaptiklarini soyleyince Ataturk cok sinirlendi:
-Insanlar arasinda ayrimcilik yapilmasini asla kabul edemem. Bu adaletsizliktir, dedi.
Vakit epeyce ilerlemisti. Hakan esnememek icin kendisini zor tutuyordu. Ataturk hakkinda daha fazla bili edinmek istiyordu. Ama yol yorgunlugu butun vucudunu sarsmisti. Bereket versin, yasli adam kucuk cocugun halinden anladi ve konusmasina ara verdi. Yasli adam:
-Ooo! Vakit neredeyse gece yarisi olmus. Kismetse sabah saat yedide Istanbul'da olacagiz. Biraz dinlensek iyi olur. Cunku yarin, senin icin cok yorucu bir gun olacak. Eminim Ataturk'un: "Saglam kafa, saglam vucutta bulunur." sozunu sana hatirlatmama gerek yoktur.
Birbirlerine "iyi geceler" dileginde bulunduktan sonra, uykuya daldilar. Artik lokomotifin sesinden ve raylardan cikan gurultuden baska hicbir ses duyulmuyordu. Hakan, Ataturk'le karsilasacagi icin cok sevincliydi. Uykusu kacmisti. Uyumakta zorluk cekiyordu. Bu gece kendisi icin cok uzun gececege benziyordu... Fakat cok gecmeden uykuya daldi. Artik trenin cikardigi butun gurultuler kendisine ninni gibi geliyordu. Kendisini sanki trenin bir parcasiymis gibi hissediyordu. Ertesi sabah, erken saatlerde, kompartimandaki uc adam ve Hakan, konduktor tarafindan uyandirildi.
-Son durak Istanbul! Lutfen acele edin! Tren istasyona girdi! Uyanin lutfen!
Dort yolcu cabucak toparlandi. Valizlerini alip vagonlari terk ettiler.
Disari ciktiklarinda, Doktor, Hakan'a dondu ve onunla vedalasti:
-Seninle tanismak, benim icin buyuk bir zevkti. Ataturk'u ziyaret ettiginde benim de iyi dileklerimi ve selamlarimi iletmeyi unutma!
-Memnuniyetle, diye cevap verdi Hakan.
Ben de size tesekkur etmek isterim, efendim. Hatiralarinizi bizimle paylastiniz. Sizden Ataturk hakkinda cok sey ogrendim.
Diger iki yolcu da ayni sekilde karsilik verdiler.
Hakan ve Doktor, trenden indikten sonra yanyana yurumeye devam ettiler.
Yasli adam:
-Az kalsin unutuyordum, diye atildi. Seni karsilamaya gelen bir kimse var mi?
-Amcam gelecek, efendim, dedi Hakan.
Dokor cebinden bir not defteri cikardi. Bir kagit yirtti ve adresini yazarak Hakan'a uzatti.
-Istanbul'dayken bir seye ihtiyacin olursa, lutfen beni aramaktan cekinme! Iste adresim! Iyi sanslar! Umarim Ataturk'le gorusursun.
Doktor, Hakan'a el sallayarak oradan uazklasti ve cok gecmeden kalabaliga karisti.
Комментариев нет
Чтобы оставить комментарий, необходимо на сайте.