Beynin gizli hayatı/Mütiş sihir 4-nji ve soñky bölum?
Zihinsel yaşamınız içinde olup bitenlerin neredeyse tümü, bilincinizin kontrolü
dışında gerçekleşir ve işin doğrusu, böylesi de çok daha isabetlidir. Bilinciniz
kendisine istediği kadar pay çıkarsın, beyninizde tıkırdayıp giden karar verme
süreçlerinin çoğunda ikinci planda kalması sizin hayrınızadır sonuçta. Ayrıntılara
karışmaya kalktığında olan biteni kavrayamadığından işlemlerin verimi düşer.
Parmaklarınızın piyano klavyesi üzerinde nereye zıpladığına kafa yormaya
başladığınızda, parçayı çalamaz hale gelirsiniz.
Bilincin müdahalesinin etkilerini küçük bir numarayla sergilemek isterseniz,
arkadaşlarınızdan birine iki keçeli kalem verip (her eline bir tane) adını sağ
eliyle yazdığı sırada sol eliyle de tersten (ayna yazısıyla) yazmasını isteyin.
Bunu yapmanın tek yolu olduğunu hızla fark edecektir: yaptığı işin üzerinde
düşünmemek. Bilincin müdahalesini dışladığı sürece, elleriyle karmaşık ayna
hareketlerini gerçekleştirebilecektir ama hareketleri düşünecek olursa iş
bağlantısız kalem darbelerinden ibaret bir arapsaçına dönüşecektir.
Özetle bilincin devreye sokulmaması çoğu durumda en iyisidir. İşin içine
girdiğinde ise, olan bitenden son haberdar olan da genellikle yine bilincin
kendisidir. Beyzbolu örnek alalım. 20 Ağustos 1974’te Detroit Tigers ile California Angels arasında oynanan maçta Nolan Ryan’ın yaptığı atışın hızı
Guinness Rekorlar Kitabı’na saniyede 44,7 metre (saatte 161 kilometre) olarak
geçmişti. Rakamları biraz kurcalarsak Ryan’ın atışıyla topun tepeden yola çıkıp
18,4 metre mesafedeki başlangıç plakasının üzerinden geçmesi saniyenin onda
dördü içinde gerçekleşmiş olmalı. Toptan yayılan ışık sinyallerinin vurucunun
gözüne çarpması, retinanın devrelerinde işlenip başın arka kısmındaki görme
sisteminin çetrefilli anayollarına dizili hücreler silsilesini uyarması, geniş
alanlardan geçip beynin motor bölgelerine ulaşması ve sopayı savurmada
kullanılan kasların kasılmalarını sağlaması için anca yetecek bir süredir bu.
Bütün bu işlemler dizgesinin saniyenin onda dördünden kısa bir sürede
gerçekleşebiliyor olması ise hayret vericidir ama işin asıl şaşırtıcı yönü, bilinçli
farkındalığın bundan uzun sürmesidir: 2. Bölüm’de de göreceğimiz üzere,
saniyenin yarısı kadar. Sonuçta top, vurucuların bilinçli olarak farkına
varamayacakları kadar hızlı hareket etmektedir. Çapraşık ve incelikli motor
eylemleri gerçekleştirmek için mutlaka ayrıntıların bilincinde olmaya gerek
yoktur. Üzerinize düşmekte olduğunun farkında bile olmadığınız bir ağaç dalının
altından kaçmanız ya da telefonun çaldığını ilk fark ettiğiniz anda kendinizi
zaten yerinizden sıçramış halde bulmanız bunu anlamanıza yeter.
Bilinçli zihin, beyin etkinliklerinin merkezinde değildir; aksine kıyıda köşede,
etkinliğin ancak fısıltılarını duyabileceği kadar uzak bir konuma yerleşmiş
durumdadır.
dışında gerçekleşir ve işin doğrusu, böylesi de çok daha isabetlidir. Bilinciniz
kendisine istediği kadar pay çıkarsın, beyninizde tıkırdayıp giden karar verme
süreçlerinin çoğunda ikinci planda kalması sizin hayrınızadır sonuçta. Ayrıntılara
karışmaya kalktığında olan biteni kavrayamadığından işlemlerin verimi düşer.
Parmaklarınızın piyano klavyesi üzerinde nereye zıpladığına kafa yormaya
başladığınızda, parçayı çalamaz hale gelirsiniz.
Bilincin müdahalesinin etkilerini küçük bir numarayla sergilemek isterseniz,
arkadaşlarınızdan birine iki keçeli kalem verip (her eline bir tane) adını sağ
eliyle yazdığı sırada sol eliyle de tersten (ayna yazısıyla) yazmasını isteyin.
Bunu yapmanın tek yolu olduğunu hızla fark edecektir: yaptığı işin üzerinde
düşünmemek. Bilincin müdahalesini dışladığı sürece, elleriyle karmaşık ayna
hareketlerini gerçekleştirebilecektir ama hareketleri düşünecek olursa iş
bağlantısız kalem darbelerinden ibaret bir arapsaçına dönüşecektir.
Özetle bilincin devreye sokulmaması çoğu durumda en iyisidir. İşin içine
girdiğinde ise, olan bitenden son haberdar olan da genellikle yine bilincin
kendisidir. Beyzbolu örnek alalım. 20 Ağustos 1974’te Detroit Tigers ile California Angels arasında oynanan maçta Nolan Ryan’ın yaptığı atışın hızı
Guinness Rekorlar Kitabı’na saniyede 44,7 metre (saatte 161 kilometre) olarak
geçmişti. Rakamları biraz kurcalarsak Ryan’ın atışıyla topun tepeden yola çıkıp
18,4 metre mesafedeki başlangıç plakasının üzerinden geçmesi saniyenin onda
dördü içinde gerçekleşmiş olmalı. Toptan yayılan ışık sinyallerinin vurucunun
gözüne çarpması, retinanın devrelerinde işlenip başın arka kısmındaki görme
sisteminin çetrefilli anayollarına dizili hücreler silsilesini uyarması, geniş
alanlardan geçip beynin motor bölgelerine ulaşması ve sopayı savurmada
kullanılan kasların kasılmalarını sağlaması için anca yetecek bir süredir bu.
Bütün bu işlemler dizgesinin saniyenin onda dördünden kısa bir sürede
gerçekleşebiliyor olması ise hayret vericidir ama işin asıl şaşırtıcı yönü, bilinçli
farkındalığın bundan uzun sürmesidir: 2. Bölüm’de de göreceğimiz üzere,
saniyenin yarısı kadar. Sonuçta top, vurucuların bilinçli olarak farkına
varamayacakları kadar hızlı hareket etmektedir. Çapraşık ve incelikli motor
eylemleri gerçekleştirmek için mutlaka ayrıntıların bilincinde olmaya gerek
yoktur. Üzerinize düşmekte olduğunun farkında bile olmadığınız bir ağaç dalının
altından kaçmanız ya da telefonun çaldığını ilk fark ettiğiniz anda kendinizi
zaten yerinizden sıçramış halde bulmanız bunu anlamanıza yeter.
Bilinçli zihin, beyin etkinliklerinin merkezinde değildir; aksine kıyıda köşede,
etkinliğin ancak fısıltılarını duyabileceği kadar uzak bir konuma yerleşmiş
durumdadır.
Комментариев нет
Чтобы оставить комментарий, необходимо на сайте.